Zamanın kıymetini bilmeden geçirilen anlar, boşa geçen zamanlardır.
Deniz ile Cem aynı sınıfta iki arkadaştır. Deniz derslerinde başarılı, zamanın kıymetini bilen, düzenli ve tertipli bir öğrencidir. Cem ise Deniz’in tam tersi derslerine düzenli çalışmayan, bilgisayar ve tabletinde sürekli oyun oynayarak vakit geçiren ve oynadığı oyunlara, gerçek dünyasını kaptıracak kadar oyun bağımlısı başarısız bir öğrencidir.
Deniz ne kadar derslerine çalışması konusunda Cem’i
uyarsada, Cem oyun dünyasına kendisini kaptırdığı için
Deniz’in sözünü hiç dinlememektedir.
Teneffüs zilinin çalmasıyla bahçeye çıkan iki arkadaştan Cem, Deniz’e hemen oynadığı oyunları anlatmaya başladı.
Cem: “Deniz biliyormusun; Dün akşam
oyunumda 25. seviyeye ulaştım ama 50. seviyeye kadar ulaşmam için
daha çok oyun oynamam lazım.”
Deniz: “Arkadaşım
o kadar çok oyun oynuyorsun ki, ne derslerine çalışabiliyorsun,
ne de kendine zaman ayırabiliyorsun. Bence bu oyun işini çok
abartmıyormusun “ dedi.
Eleştirilmeyi bir türlü kabullenemeyen Cem arkadaşına hemen kızarak onun gibi oyun bağımlısı arkadaşlarının yanına gitti. Deniz arkadaşının bu hareketine kızmaktan çok ona üzülüyordu. Çünkü Cem oyun bağımlılığı yüzünden derslerinde de başarı sağlayamadığı kadar hem agresif hem de öfkeli bir çocuk olmuştu.
Okul çıkışı birlikte evlerine doğru giden iki arkadaştan Cem: “Arkadaşım bak bu akşam oyunumda 30 seviye olacağım, sende gel beraber oyun oynayalım herkesi yenelim. “
“Yarın matematik sınavımız olduğunu unuttun heralde. Derslerine çalışırsan, birazda kendine çeki düzen verirsen iyi edersin arkadaşım.
Cem yine Deniz ‘e kızarak iyi akşamlar dedi ve evin yolunu tuttu.
Sabah okula gitmek için buluşan iki arkadaştan Cem’ in suratı hayli üzgündü.
” Hayırdır arkadaşım heralde akşam oyununda yeterli seviyeye ulaşamadın. ”
Deniz’in bu sözüne aldırış etmeyen Cem sessiz ve üzgün bir şekilde okul yolunda yürümeye devam etti. Daha fazla dayanamayan Deniz ; ” Hayırdır Cem heralde akşam oyununda hep yenildin, yoksa seni başka türlü üzgün görmek mümkün değil”.
Daha fazla dayanamayan Cem en iyi arkadaşı Deniz’ e cevap verdi. ”Arkadaşım moralim çok bozuk, keşke oyunda kaybetseydim ama babamdan uzak kalmasaydım. Biliyorsun babam polis ve dün akşam tayini çıktığını öğrendim. Bu akşam yola çıkacakmış, üzülmemem için bana söylememişler. 2 sene boyunca bizden uzak kalacakmış, keşke babamla daha çok vakit geçirme fırsatım olsaydı.”
Bunu duyan Deniz arkadaşına hiçbirşey söylemeden okul yolunda yürümeye devam etti.
Okuluna gelen iki kafadar ilk dersleri ve sınavı olan Matematik derslerine girdiler. Deniz sınavda yaptığı birçok sorunun doğru olduğuna eminken Cem’in aklı oyunlardan çok babasında olması nedeniyle sınavına çok konsantre olamadı.
Okul çıkışı Deniz ile Cem evlerine dönerken, Cem’in morali hayli bozuktu. Çünkü bu akşam babası çok uzaklara gidip görevini yapacaktı ve belki Cem’i senede 1 yada en fazla 2 kez görebilecekti.
Durumu anlayan Deniz arkadaşına bir kez daha seslendi; ”Cem dostum, hep sana ne kadar çok oyun oynayıp vakitini boşa harcadığını söyledim. Sen bana ne kadar kızsanda oyun oynamaya devam ettin. Onun yerine ailenle, babanla, annenle daha çok vakit geçirerek daha güzel zaman geçirebilirdin. Şimdi baban uzaklara gidecek, üzülme olurmu? Çünkü bir vakit sonra görevini tamamlayıp yanınıza dönecek. Senin bundan sonra yapman gereken , derslerine daha çok çalışarak babanı sevindirmektir. Aldığın her güzel not babanı daha da mutlu edecektir. ” dedi.
Bu sözleri duyan Cem oldukça hüzünlenmişti. Cem Deniz’e dönerek ” Çok haklısın arkadaşım, ben oyun dünyasında kendimi kaybettim. Babam kızdığında, oğlum Cem gel birlikte vakit geçirelim dediğinde bile oyun oynamaya devam ettim. Keşke ailemle daha güzel zaman geçirebilseydim. Ancak anladım ki artık babam dönene kadar vaktimi oyunlarda değil, ona hayırlı bir evlat olarak geçireceğim” dedi.
Cem babasını yolcu etmişti. Artık uzun bir süre onu göremeyecekti. Bu sürede hatasını anlayan Cem artık derslerine daha çok çalışıyor, günün kısıtlı bir miktarını oyun oynamakla geçiriyor ve genel de her gün babasına mektup yazıyordu.
En yakın arkadaşı Deniz’i dinlememekte büyük hata yaptığını anlayan Cem artık tabletini ve bilgisayarını sadece ödev araştırmaları için kullanıyordu.
Yıllar geçtikten sonra Cem, Deniz ile beraber okulunun en başarılı öğrencisi oldu. Son iki yılını takdir ve başarı ile bitiren Cem’in artık babasının dönme vakti gelmişti.
İki uzun yılın ardından babasına kavuşan Cem ona sıkıca sarılıp hasret giderdi. Babası ise ondan uzak kaldığı süre oğlunun başarılarıyla herzaman mutlu olup sevinmişti.
Hayatımızda boşa geçirdiğimiz yıllar da neler kaybettiğimizin belki farkında olamıyoruz. Belki ne Cem’in yaşadıklarını yaşıyoruz, ne de bir Deniz olabiliyoruz. Biz farketmesekte zaman boşa geçirdiğimiz anlamsız anılarla dolu. Birbirimize, ailemize, sevdiklerimize daha çok vakit harcayarak hayatımızın zamanını kaliteli bir şekilde geçirebiliriz. Sevilin, sevin ve en önemlisi hayatınızın hiç bir anını boşa geçirmeyin.